DEVAM: 8- VASİYYET
ETMEMİŞ HALDE ÖLEN KİMSE YERİNE SADAKA VERİLİR Mİ? BABI
حدّثنا
إِسْحاقُ
بْنُ
مَنْصُورٍ.
ثنا أَبُو أُسَامَةَ
عَنْ هِشَامِ
بْنِ
عُرْوَةَ، عَنْ
أَبِيهِ،
عَنْ
عَائِشَةَ؛
أَنَّ رجُلاً
أَتَى
النَّبِّي
صلى الله عليه
وسلم فَقَالَ:إِنَّ
أُمِّي
افْتُلِتَتْ
نَفْسَهُاَ.
وَلَمْ تُوصِ.
وَإِنِّي
أَظُنُّها
لَو تَكَلَّمَتْ
لَتَصَدَّقَتْ.
فَلَهَا
أَجْرٌ إِنْ
تَصَدَّقْتُ
عَنْهَا،
وَلِىَ
أَجْرٌ؟ فَقَالَ:
((نَعَمْ)).
Âişe
(r.anha)'dan; Şöyle demiştir: Bir adam Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'e gelerek: (Yâ Resûlallah!) Annem aniden öldü. Vasiyyet de etmemişti.
Zannımca annem konuşabilseydi sadaka (verilmesini vasiyyet) ederdi. Şimdi ben
onun adına sadaka verirsem ona da bana da sevap olur mu? diye sordu. Bunun
üzerine Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Evet,» buyurdu.
AÇIKLAMA: Ebu Hüreyre (r.a.)'ın hadisini Müslim ve Nesai de rivayet etmişlerdir.
Aişe (r.anha)'nın hadisini Buhari, Müslim, Ebu Davud ve Nesai de rivayet
etmişlerdir.
Aişe
(r.anha)'nın hadisinde sözü edilen soru sahibi sahabilerden Sa'd bin Ubade
(r.a.) 'dır. Ubade, annesinin hayrata düşkünlüğünü veya vasiyyet etme arzusunu
bildiği için aniden ölen annesinin vasiyyet etme fırsatını bulamadığını
söylemek istemiştir.
BU İKİ HADİSTEN
ŞU HÜKÜMLER ÇIKAR
ı. Müslüman ölü
için sadaka vermek meşru ve müstehabtır.
2. Müslüman
ölü, kendisi için verilen sadakalardan yararlanır. Günahları varsa sadaka buna
keffaret olur. Günahları yok ise sadaka mertebesinin yükselmesine vesile olur.
3. Ölüsü için
sadaka veren kimse de yararlimır. Kendisi için de aynca sevap vardır.
4. Ölü adına
sadaka vermek için vasiyyet etmiş olması şartı aranmaz. Yakınları diledikleri
mikdarda sadaka çıkarabilirler.
Nevevi, Aişe
(r.anha)'nın hadisinin şerhi bölümünde özetle şöyle der: Bu hadisten çıkarılan
(yukarda yazılı) hükümler hususunda müslümanlar ittifak halindedir. Keza,
mirasçıların ölü adına nafile sadaka çıkarmalarının vacib olmadığı, ancak
müstehab olduğu hususunda da müslümanların icmaı vardır. Ölünün zimmetinde
kalan mali haklara gelince bu hakların Ölünün bıraktığı mallardan ödenmesi
gereklidir. Şayet borçlu ölen kimsenin malı yok ise mirasçıları bu borçları
ödemek mecburiyetinde olmamakla beraber ödemeleri müstehabtır. Mali hakların ödenmesi
ile ilgili bu hükümler için ölünün vasiyyet etmiş olması şartı aranmaz."
Tuhfe yazarı da
Tirmizi'nin İbn-i Abbas (r.a.)'den rivayet ve Aişe (r.anha)'nın buradaki
hadisine benzeyen ve yine Sa'd bin Ubade (r.a.)'ın sorusuna ait hadisin izahı bölümünde
geniş bilgi vermiştir. Bunun özeti şöyledir: "Ölünün, kendisi için verilen
sadaka ve edilen dualardan yararlanması hususunda icma vardır. Bu hususta Ehl-i
Sünnet ve'l-Cemaat alimleri arasında bir ihtilaf yoktur. Oruç, namaz ve Kur'an
okumak gibi bedeni ibadetlere gelince bunlar ölü yerine ifa edildiği takdirde
ölünün yararlanıp yararlanmaması hususunda ihtilaf vardır. El- Kari, Fıkh-ı
Ekber'in şerhinde: Ebu Hanife, Ahmed ve selefin cumhuruna göre ölü bu nevi
bedeni ibadetlerden de yararlanır. Malik ve Şafii'nin meşhur kavillerine göre
bu nevi ibadetlerin sevabı ölüye ulaşmaz, demiştir. EI-Mirkat'ta da El-Kari,
Süyuti'nin şöyle dediğini nakleder: "Okunan Kur'an-ı Kerim'in sevabının
ölüye ulaşıp ulaşmaması hususunda ihtilaf vardır. Selef'in cumhuru ile üç
mezhep imamının görüşlerine göre ulaşır. Bizim imamımız Şafii . ye göre ise
ulaşmaz. Şafii; ......................., b = cİnsana ancak çalışmasının
karşılığı vardır'' mealindeki ayete dayanarak bu görüşü benimsemiştir. İlk
görüş sahipleri bir kaç yönden cevap vermekle bu ayetin bu meseleye delil
olmadığını beyan etmişlerdir. (Tuhfe yazarı Suyuti'nin beyan ettiği cevapları
maddeler halinde anmış ise de uzun süreceği endişesiyle buraya geçirmiyorum,)
Şevkani de
en-Neyl'de: hak olanı şudur ki yukardaki ayetin hükmü umumi değildir. Çünkü
evladın öIüsü için sadaka vermesi, hac etmesi, köle azadIaması, oruç tutması
gibi hususlarda rivayet olunan hadisler vardır, diyerek bu hadisleri
nakletmiştir .